Mahmut Durman
Köşe Yazarı
Mahmut Durman
 

Sevgide Ölçü

Kimi seviyoruz? Niçin seviyoruz? Ne kadar seviyoruz? Bütün sevdiklerimize, bu ölçüyle bakarsak ve bu sevginin ziyadeleştiği dönemlerde, tekrar itidale dönersek; hep kârlı çıkan taraf oluruz. Aksi hâlde hem kendimize hem de sevdiğimize maddî-mânevî zarar vermiş oluruz. Sevgi denen duyguyu tanımlayabiliyor muyuz? Daha da önemlisi sevginin ne olduğunun bilincinde miyiz? Seviyorum deyip sadık kalıyor muyuz? Sadıklık/Sıddıklık kavramlarına ne kadar âşinayız? Peki nedir bu sevgi denen duygu? Denildiğinde gelecek cevap “Sevgi, varlık sorusunun cevabı, Sevgi, mahlûkat ağacının tohumu, Sevgi, yüreğin ölümsüz meyvesi, Sevgi, insanın, harcadıkça çoğalan tek sermayesi, bir kimseye veya bir şeye muhabbet besleme hissi, Sevgi, insanlarda doğuştan bulunan fıtrî bir duygu… olacaktır. Rahatlıkla kaygısızlığı, bilgelikle bilgiçliği, özgüvenle şımarıklığı, azimle hırsı, tevazuuyla kompleksi, cömertlikle savurganlığı, edeple utangaçlığı ve daha nicelerini... En kötüsü iyiyle kötüyü... bütün bunlar ölçüsüzlükle ifade edilen kavramlar. Sevgi için harcadıkça çoğalan tek duygu dedik ama ölçüyü kaçırınca yukarıdaki tüm kavramlar bir anda olumsuzluğa dönüyor insana. Negatif etki yaratıyor. Yayılan negatif etki insanı boşluğa itiyor maazallah. Necip Fazıl şöyle demişti ölçü için; biz galiba işin sırrını kaçırdık. Ölçüsü kaçan her işin mayası bozulur, dengesi bozulan herkes düşer. Gözden düşer, gönülden düşer... Çünkü itidal bir nevi fıtrata vefa göstermektir. Fıtrata sırtını dönen, ifrat ve tefritte ısrar eden, zarar görür ve dahi zarar verir. **** Hikâye o ki her gece Leyla’nın penceresinin önüne gelen Mecnun pencereye bir müddet baktıktan sonra gider. Bu hal epeyce devam edince sorarlar Mecnun Leyla’yı görmediğin halde boş pencereye neden bakarsın? Mecnun’un cevabı onları hayretler içinde bırakacak cinstendir. “Bana Leyla’nın baktığı Yıldızları görmek kâfi gelir”  Kıssadan hisse derler ya. Bizde çıkaralım kendimize ufak bir pay bu hikâyeden… Seven, sevdiğini iddia eden, neden onun adını lekeler? Neden tasvip etmediği işler içinde olur? Neden şahsi menfaatleri ona olduğu iddia edilen sevginin önüne geçer Varın siz biraz kafa yorun, zira akıl sahipleri ki tevekkül etmedikçe o bulunduğu kafada sadece yükten ibaret olur...   “Yürüyüşünde mutedil ol” diyordu Lokman Hazret, Ne ifrat ne tefrit... Hayatını adımlarken ne ez ne ezil ne kibirli ol ne de onurunu al ayaklar altına... Ne incit ne de incin... Dengede ol, düşme demişti... Bir Baba nasihati rehberliğinde hayatı adımlamak ve onun izinde gidenlerden olmalı o halde. Baba’ya yük olan değil yük alandır hayırlı evlat! Yük alma nedir bildin mi sen? Hele ki Mevla Celle Celalûhû Baba duası peygamberin ümmetine ettiği dua gibidir buyurmuşken… *****      Sıddık / Sadık olmak, bir ölçüde bu özellikleri hayatımıza nakşetmeyi başarabilmek, Baba yükünden yük omuzlamak, bu minvalde yürümek, hata yapıldığında af dilenmeyi bilmek demek. İnsan hataya meyillidir. Af dilenince insan olur. Allâh Zülcelal Adem’in “Elhamdulillahi Rabbil Alemin” demesi onu affetmem için yetti diye nida eder.  Af dilenmek alçalmak değil düştüğün yerden kalkmaktır. Sıddık kalmaya devam etmektir. Haddi aşmamak demektir. Kendini dev aynasında görmemen demektir. Şeytanın nefsini okşamalarına kanmaman demektir. En önemlisi ahdinde durmak demektir. Baba duasına mazhar olmak demektir. Ölçüyü koruyabilmek demektir. Mamafih Babamızdan yük alan mı, Babamıza yük olan mı evladız. İnsan genellikle ölçüyü kaçırınca pişmanlık duyar. Kâmil Mürşitler önce “Önce akaidini düzelteceksin” buyurular. Akaidini düzeltebilen Müslüman olmak duasıyla…
Ekleme Tarihi: 06 Mayıs 2022 - Cuma

Sevgide Ölçü

Kimi seviyoruz?

Niçin seviyoruz?

Ne kadar seviyoruz?

Bütün sevdiklerimize, bu ölçüyle bakarsak ve bu sevginin ziyadeleştiği dönemlerde, tekrar itidale dönersek; hep kârlı çıkan taraf oluruz. Aksi hâlde hem kendimize hem de sevdiğimize maddî-mânevî zarar vermiş oluruz.

Sevgi denen duyguyu tanımlayabiliyor muyuz? Daha da önemlisi sevginin ne olduğunun bilincinde miyiz? Seviyorum deyip sadık kalıyor muyuz? Sadıklık/Sıddıklık kavramlarına ne kadar âşinayız?

Peki nedir bu sevgi denen duygu? Denildiğinde gelecek cevap “Sevgi, varlık sorusunun cevabı, Sevgi, mahlûkat ağacının tohumu, Sevgi, yüreğin ölümsüz meyvesi, Sevgi, insanın, harcadıkça çoğalan tek sermayesi, bir kimseye veya bir şeye muhabbet besleme hissi, Sevgi, insanlarda doğuştan bulunan fıtrî bir duygu… olacaktır.

Rahatlıkla kaygısızlığı, bilgelikle bilgiçliği, özgüvenle şımarıklığı, azimle hırsı, tevazuuyla kompleksi, cömertlikle savurganlığı, edeple utangaçlığı ve daha nicelerini... En kötüsü iyiyle kötüyü... bütün bunlar ölçüsüzlükle ifade edilen kavramlar. Sevgi için harcadıkça çoğalan tek duygu dedik ama ölçüyü kaçırınca yukarıdaki tüm kavramlar bir anda olumsuzluğa dönüyor insana. Negatif etki yaratıyor. Yayılan negatif etki insanı boşluğa itiyor maazallah.

Necip Fazıl şöyle demişti ölçü için; biz galiba işin sırrını kaçırdık. Ölçüsü kaçan her işin mayası bozulur, dengesi bozulan herkes düşer. Gözden düşer, gönülden düşer... Çünkü itidal bir nevi fıtrata vefa göstermektir. Fıtrata sırtını dönen, ifrat ve tefritte ısrar eden, zarar görür ve dahi zarar verir.

****

Hikâye o ki her gece Leyla’nın penceresinin önüne gelen Mecnun pencereye bir müddet baktıktan sonra gider. Bu hal epeyce devam edince sorarlar Mecnun Leyla’yı görmediğin halde boş pencereye neden bakarsın? Mecnun’un cevabı onları hayretler içinde bırakacak cinstendir. “Bana Leyla’nın baktığı Yıldızları görmek kâfi gelir” 

Kıssadan hisse derler ya. Bizde çıkaralım kendimize ufak bir pay bu hikâyeden… Seven, sevdiğini iddia eden, neden onun adını lekeler? Neden tasvip etmediği işler içinde olur? Neden şahsi menfaatleri ona olduğu iddia edilen sevginin önüne geçer Varın siz biraz kafa yorun, zira akıl sahipleri ki tevekkül etmedikçe o bulunduğu kafada sadece yükten ibaret olur...

 

Yürüyüşünde mutedil ol” diyordu Lokman Hazret,

Ne ifrat ne tefrit...

Hayatını adımlarken ne ez ne ezil ne kibirli ol ne de onurunu al ayaklar altına...

Ne incit ne de incin...

Dengede ol, düşme demişti...

Bir Baba nasihati rehberliğinde hayatı adımlamak ve onun izinde gidenlerden olmalı o halde. Baba’ya yük olan değil yük alandır hayırlı evlat! Yük alma nedir bildin mi sen? Hele ki Mevla Celle Celalûhû Baba duası peygamberin ümmetine ettiği dua gibidir buyurmuşken…

*****

     Sıddık / Sadık olmak, bir ölçüde bu özellikleri hayatımıza nakşetmeyi başarabilmek, Baba yükünden yük omuzlamak, bu minvalde yürümek, hata yapıldığında af dilenmeyi bilmek demek.

İnsan hataya meyillidir. Af dilenince insan olur. Allâh Zülcelal Adem’in “Elhamdulillahi Rabbil Alemin” demesi onu affetmem için yetti diye nida eder.  Af dilenmek alçalmak değil düştüğün yerden kalkmaktır. Sıddık kalmaya devam etmektir. Haddi aşmamak demektir. Kendini dev aynasında görmemen demektir. Şeytanın nefsini okşamalarına kanmaman demektir. En önemlisi ahdinde durmak demektir. Baba duasına mazhar olmak demektir. Ölçüyü koruyabilmek demektir.

Mamafih Babamızdan yük alan mı, Babamıza yük olan mı evladız. İnsan genellikle ölçüyü kaçırınca pişmanlık duyar.

Kâmil Mürşitler önce “Önce akaidini düzelteceksin” buyurular. Akaidini düzeltebilen Müslüman olmak duasıyla…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve urfaguncel.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Siverekli
(10.05.2022 17:49 - #192)
Yorum deneme 1 2
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve urfaguncel.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.