Mahmut Durman
Köşe Yazarı
Mahmut Durman
 

Niyet Ettim “KUL” Olmaya!

NİYET ETTİM “KUL” OLMAYA! Âdemoğlu iflah olmaz. Bunun en bariz örneği geçmişten içinde yaşadığımız çağa kadar gelen 124 bin peygamberi Allâh’ın biz kullarına göndermiş olması. 124 bin peygamber dile kolay… Peygamber gönderilmiş, çünkü insanoğluna “kul” olduğu hatırlatılmış, ama o insan-oğlu bir çağ sonra tekrar isyankâr olmuş… Derler ki “Hafıza-i Beşer Nisyan ile malûl” hatırlatmak gerek her daim. Allah Zülcelal’de öyle yapmış sürekli.. “kul” olduğu hatırlatılmış insanoğluna. Dedik ya insan unutur, unutkanlık diye tedavi edilemez bir hastalığı vardır. Ancak bu onun sadece “kul” olmak için gönderildiğinin gerçeğini değiştirmez! Şair ne güzel diyordu Yalana ömür vermek için gelmedik dünyaya, gerçeği görmeye geldik ölmeden önce. Ölmeden gerçeği görenlerden eylesin Mevla.   Niyet ettim kul olmaya!   Kula kul olmadan, Başkalarına kendini pazarlamadan, Heva ve heveslere aldanmadan, Nefsin arzularına kanmadan, Makam mevki için yırtınmadan, Günah sarmalında boğulmadan, Arkadaş satma gafletine düşmeden! Gaflet içinde debelenmeden, Mal mülk derdine düşmeden, Güç kazanmak için güçsüzleri ezmeden! İtibar kazanmak için riyakâr olmadan!   ***** Kalp boşluk kabul etmiyor. İçine giriveriyor yukarda saydıklarım Unutma hastalığı baş gösteriyor dünya sızınca insan penceresinden içeri. O zaman insan olmaktan çıkıyor âdemoğlu, sadece beşer kalıyor geriye. Beşer ile insan arasındaki farkı Ali şeraiti: Her insan beşerdir fakat her beşer insan değildir şeklinde tanımlar. YARADILMIŞLARI RAZI ETMEK İÇİN YARATILMADIK Küçük Bir iyilik, içten bir dua, bir tutam tebessüm, Sıcak bir kucaklaşma, içtenlikle söylenen cümle, hâl hatır sorma, sıla-i rahim tüm bu güzel şeyler topladığında ortaya çıkan netice ‘kul olma’ bilincidir. Mamafih unutulmaya yüz tutmuş bir diğer söylem ve eylem neticesi de Erkeğin mutluluğu kadından, Kadının mutluluğu çocuğundan, çocuğun mutluluğu ise Annesini seven bir Babadan geçtiğidir.                      İnsanı kul yapan değerler, insana kulluk bilincini kazandıran eylemler tümevarım mantığıyla özelden genele gitmekte. Zira herkesin malumu olan evinin önünü temiz tutan birey mahallesini temiz bulacağı gerçeğidir. **** Düşünsenize yaratılmışların en mükemmel varlığı insan yaratılışındaki kulluk bilincini unutup şan şöhret, mal mülk, güç, makam mevki için;  Yeri geldiğinde beraber yol yürüdüğü yoldaşını basamak olarak kullanmaktan imtina etmiyor,  İtibarını yüceltmek adına bütün insani değerlerini ayaklar altına alıyor. Kul olduğunu unutan, yeryüzünde böbürlenerek yürüyen, Kul olmayı zayıflık gören güruha asıl verilecek cevap “kul” olarak verilmelidir. Kulluğun vazifeleri sanılanın aksine zayıflık değil imanın tezahürüdür. Demem o ki eyleme dönüşmeyen söylemin laf olarak kalacağı gibi kulluğu hatırlamak için tek yapılması gereken şeyin niyet olduğudur. Halis niyet Kaf dağının ardında bile sesini duyurur. Sen yeter ki niyet et! Niyet ettim” kul” olmaya!  Benim Kul-Hali’m bundan ibaret. Allâh’a layıkıyla kul olmak. Aklımı kurcalayan soru ise şu: Yazımın başında belirttiğim konu ALLAH Zülcelal’in kullarına 124 bin peygamber gönderdiğiydi. Ama asıl irdelenmesi gereken konu, Son peygamber Allâh’ın Habibim dediği Aleyhi salat-u vesselam Efendimiz çoktan gönderildi, “İşte bugün sizin dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı seçtim” (Maide, 5/3) ayeti ile bu sabit. Şimdi bu insanlar acaba hala kendilerini “doğru yola iletecek, sadece kul olduklarını hatırlatacak” peygamber geleceğini mi sanıyorlar, bundan mı hatalarında diretmeleri? Onarı üzecek haberi vereyim O tren çoktan kaçtı. Ez Kelâm Dünya gözü ile görünenle gönül gözünün gördüğü bir değildir. Sen yeter ki gönlündeki fidanı halis niyet suyuyla besle.  
Ekleme Tarihi: 13 Nisan 2022 - Çarşamba

Niyet Ettim “KUL” Olmaya!

NİYET ETTİM “KUL” OLMAYA!

Âdemoğlu iflah olmaz. Bunun en bariz örneği geçmişten içinde yaşadığımız çağa kadar gelen 124 bin peygamberi Allâh’ın biz kullarına göndermiş olması.

124 bin peygamber dile kolay…

Peygamber gönderilmiş, çünkü insanoğluna “kul” olduğu hatırlatılmış, ama o insan-oğlu bir çağ sonra tekrar isyankâr olmuş…

Derler ki “Hafıza-i Beşer Nisyan ile malûl” hatırlatmak gerek her daim. Allah Zülcelal’de öyle yapmış sürekli.. “kul” olduğu hatırlatılmış insanoğluna.

Dedik ya insan unutur, unutkanlık diye tedavi edilemez bir hastalığı vardır. Ancak bu onun sadece “kul” olmak için gönderildiğinin gerçeğini değiştirmez!

Şair ne güzel diyordu Yalana ömür vermek için gelmedik dünyaya, gerçeği görmeye geldik ölmeden önce.

Ölmeden gerçeği görenlerden eylesin Mevla.

 

Niyet ettim kul olmaya!

 

Kula kul olmadan,

Başkalarına kendini pazarlamadan,

Heva ve heveslere aldanmadan,

Nefsin arzularına kanmadan,

Makam mevki için yırtınmadan,

Günah sarmalında boğulmadan,

Arkadaş satma gafletine düşmeden!

Gaflet içinde debelenmeden,

Mal mülk derdine düşmeden,

Güç kazanmak için güçsüzleri ezmeden!

İtibar kazanmak için riyakâr olmadan!

 

*****

Kalp boşluk kabul etmiyor. İçine giriveriyor yukarda saydıklarım Unutma hastalığı baş gösteriyor dünya sızınca insan penceresinden içeri. O zaman insan olmaktan çıkıyor âdemoğlu, sadece beşer kalıyor geriye. Beşer ile insan arasındaki farkı Ali şeraiti: Her insan beşerdir fakat her beşer insan değildir şeklinde tanımlar.

YARADILMIŞLARI RAZI ETMEK İÇİN YARATILMADIK

Küçük Bir iyilik, içten bir dua, bir tutam tebessüm, Sıcak bir kucaklaşma, içtenlikle söylenen cümle, hâl hatır sorma, sıla-i rahim tüm bu güzel şeyler topladığında ortaya çıkan netice ‘kul olma’ bilincidir.

Mamafih unutulmaya yüz tutmuş bir diğer söylem ve eylem neticesi de Erkeğin mutluluğu kadından, Kadının mutluluğu çocuğundan, çocuğun mutluluğu ise Annesini seven bir Babadan geçtiğidir.

           

         İnsanı kul yapan değerler, insana kulluk bilincini kazandıran eylemler tümevarım mantığıyla özelden genele gitmekte. Zira herkesin malumu olan evinin önünü temiz tutan birey mahallesini temiz bulacağı gerçeğidir.

****

Düşünsenize yaratılmışların en mükemmel varlığı insan yaratılışındaki kulluk bilincini unutup şan şöhret, mal mülk, güç, makam mevki için;

 Yeri geldiğinde beraber yol yürüdüğü yoldaşını basamak olarak kullanmaktan imtina etmiyor,

 İtibarını yüceltmek adına bütün insani değerlerini ayaklar altına alıyor.

Kul olduğunu unutan, yeryüzünde böbürlenerek yürüyen, Kul olmayı zayıflık gören güruha asıl verilecek cevap “kul” olarak verilmelidir. Kulluğun vazifeleri sanılanın aksine zayıflık değil imanın tezahürüdür.

Demem o ki eyleme dönüşmeyen söylemin laf olarak kalacağı gibi kulluğu hatırlamak için tek yapılması gereken şeyin niyet olduğudur. Halis niyet Kaf dağının ardında bile sesini duyurur. Sen yeter ki niyet et!

Niyet ettim” kul” olmaya!

 Benim Kul-Hali’m bundan ibaret. Allâh’a layıkıyla kul olmak.

Aklımı kurcalayan soru ise şu:

Yazımın başında belirttiğim konu ALLAH Zülcelal’in kullarına 124 bin peygamber gönderdiğiydi. Ama asıl irdelenmesi gereken konu, Son peygamber Allâh’ın Habibim dediği Aleyhi salat-u vesselam Efendimiz çoktan gönderildi, “İşte bugün sizin dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı seçtim” (Maide, 5/3) ayeti ile bu sabit.

Şimdi bu insanlar acaba hala kendilerini “doğru yola iletecek, sadece kul olduklarını hatırlatacak” peygamber geleceğini mi sanıyorlar, bundan mı hatalarında diretmeleri? Onarı üzecek haberi vereyim O tren çoktan kaçtı.

Ez Kelâm Dünya gözü ile görünenle gönül gözünün gördüğü bir değildir. Sen yeter ki gönlündeki fidanı halis niyet suyuyla besle.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve urfaguncel.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.